GERİ

Çerkez Kadınlar-3
Efsane Çerkes Kızları-Yeşim Gogen

İki hafta önce başladığımız "Efsane Çerkes kızları" yazı dizimizin yeni bölümünde, Kanada'da yaşayan Yeşim Gogen'le konuşuyoruz...

-Kendinizi tanıtır mısınız? Mesela nerede doğdunuz, nerede büyüdünüz, nerede eğitimin aldınız?
-Gönen, Balıkesir’de doğdum. İlk, orta ve liseyi Gönen’de, üniversiteyi Ankara ODTÜ’de okudum. Fizik eğitimi aldım ama iş yaşamına İstanbul’da bankacılık sektöründe başladım. Son beş senesi Yapı ve Kredi Kurumsal Bankacılık olmak üzere 7 sene bu sektörde çalıştım ve 2002’de Kanada’ya göç ettim.

-Şimdi neredesiniz ve niye oradasınız?
-Halen Ottawa yakınlarında Petawawa isimli küçük bir kasabada yaşıyorum. İşim dolayısıyla buradayım. Kanada Hava Kuvvetlerinde havacılık ve uzay mühendisi olarak çalışıyorum. Burada mesleğe başlamadan önce hem askeri hem de mesleki teknik eğitim aldım. Uzun ve zorlu bir süreçti ama tüm zahmete değdi.

-Orada olmaktan memnun musunuz?
-Biz 2002’de Kanada’ya yerleştik. Her yeni gelen gibi önce bir çok büyük şehrinde yasadık Kanada’nın; Toronto, Montreal, Calgary, Victoria gibi. Sonra her ikimizin de işi dolayısıyla 2014’un Şubat ayında buraya taşındık. Yasadığımız kasaba bizim için Kanada’daki yeni memleketimiz oldu. Burada yaşam kolay; trafik, stres vb. yok. Yazın plaj, kamp 5 dakika mesafede. Kasabamız nehir kenarında olduğu için yazın her türlü aktivite mümkün. Kışın da bol kar var. Her Kanadalının tutkusu hokey bizi de sardı. Kızım aktif olarak takımda oynuyor. Ottowa’dan çok uzak olmadığımız için istediğimizde büyük şehrin olanaklarına da kolayca erişebiliyoruz.

-Kafkas halklarından hangisindensiniz ve bilmek ve benimsemek açılarından kendinizi Çerkes kültürünün neresinde konumlandırıyorsunuz?
-Ben anne tarafından Kabardey ve Şapsığ, baba tarafından Ubıh ve Abzehim. Anneannem Bandırma’nın Yeni Sığırcı (Kabardeyce Qoaje) köyünden, dedem gene Bandırma’nın Yeni Ziraatli köyünden, Yeftal ailesinden. Babaannem Gönen Kumköy’den ama buraya da Gönen’in Üçpınar köyünden göç etmişler, aile ismi Cetaw. Dedem ise Gönen’in Karalarçiftliği köyünden, aile ismi Gogen.
Geçmişimizi daha çok babaannemin anlattıklarından biliyorum. Babaannem Abzehti ve kültürümüze çok önem veriyordu. Hem kendi ailesi hem de dedemin (Ubih) ailesiyle ilgili ilginç hikâyeler anlatırdı, bana masal gibi gelirlerdi o zaman anlattıkları.
Maalesef çoğu hafızamdan silindi gitti. Keşke vaktiyle not almayı akıl edebilseydim. En ilginç hikayesi büyük halalarımızdan birinin padişah eşi olduğuydu. Saraya düğünle gelin gittiğini anlatırdı bana. Tabii o zamanlar hangi padişah olduğunu ya da halanın isminin ne olduğunu bilmiyordum, açıkçası çok da merak etmiyordum. Çok sonraları öğrendim dedemin büyük halası Rahime’yi Osmanlı’nın son Valide Sultan’ı yapan hikâyesini...

-Dili biliyor musunuz?
-Maalesef dilimizi konuşamıyorum. Ben 1980’lerde büyüdüm ve kasabada yaşadığımız için dil konusunda pek şanslı olamadım. Ama kulağıma en yatkın olduğu annemin ve teyzelerimin sürekli konuştukları Sapsığ lehçesi. Annemler ne zaman bir araya gelseler çok derin bir muhabbete dalarlar. Çocukken hep Türkçe konuşmalarını söyler dururduk kardeşimle, bizden gizli planlar yapmasınlar diye. Ah keşke öğrenelim diye meraklı olsaydık. Benim kültürle bağım üniversite zamanında arttı. O dönem Ankara Kafkas Derneğinin açtığı dil kurslarına falan da gittim ama devamlılık gösteremedim ne yazık ki. ODTÜ’de yurtta kalıyordum ve sürekli Cebeci’deki derneğe gelip gitmek çok kolay olmuyordu. Ama gene de bir kaç yıl birçok etkinliğe katıldım.

-Çerkes kültürünün sizin kişiliğinizi belirlediğini düşünüyor musunuz?
-Evet. Ben cana yakın ama mesafeli olabilmeyi ve karşımdakini dinleme ve anlama merakımı kültürümüze borçlu olduğumu düşünüyorum.

-Çerkes kültürünün en sevdiğiniz, hiç kaybolmasın istediğiniz özellikleri nelerdir?
-Çerkes kültürünün kadın erkek ilişkisine bakışını seviyorum. Özellikle gençler arasındaki koşulsuz dostluklar, şakalaşmalar, düğün ve düğün sonrası eğlencelerdeki ortam çok eğlenceli ve saygılı. Bu durum sonraki yaşlarda hem erkek hem de kadının toplumdaki yerinde birbirine saygıda kusur etmemesinde önemli bir faktör bence. Bir de akrabalar ile evlenmenin kabul görmemesi, böyle bir kültürün olmaması, ailenin hem geniş hem de dramadan uzak olmasına yardımcı bence. Akrabalar, komşular dost, can…

-Çerkes kültürünün benimseyemediğiniz, keşke olmasa dediğiniz özellikleri nelerdir?
-Bazı büyükler aşırı kuralcı olabiliyor, değişimden yana olmuyor. Büyüklerimiz istemeden değişim çok kolay gerçekleştirilemediğinden, kültürümüzün bu yanı can sıkıcı olabiliyor.

-Çerkes mutfağını sever misiniz ve Çerkes mutfağına ait yiyeceklerin hangisini yapıyorsunuz, biraz anlatır mısınız?
-Çerkes mutfağına bayılırım. Hamur işlerini yapıyoruz esimle. Dağarış, metaz, kurzunuş, çirdingiş ve Çerkesce isimlerini hatırlayamadığım başka güzellikler.

-Çerkes danslarıyla aranız nasıldır?
-Dansa bayılıyorum. Lise yıllarımda pek merakım yoktu; düğünlerle falan hiç ilgilenmezdim. Evde oturup elime geçirdiğim tüm kitapları okumak ve spor yapmak tek merakımdı. Üniversiteye başladıktan sonra dansa merak sardım. Ankara’da Kafkas Derneğinin ekibinde dans etmeye çalıştım. Ama pek yetenekli değilim. Ancak eşim çok güzel dans eder. Mesela bir gün Ankara’da bir parktan geçiyorduk. Simdi hangi park olduğunu hatırlayamıyorum. Orada bir Çerkes düğününe denk geldik. Tabii eşim hemen izin isteyip piste çıktı. Düğün sahipleri ve misafirler çok memnun olmuşlardı çünkü eşim çok güzel Çeçen (ya da bazılarına göre Şeşen) dansı icra eder.

-Çeçen dansı nasıl icra edilir?
-Bu dansı edenlerin her birinin kendine özgü bir estetiği ve tarzı vardır. Dans bir kız ve erkek tarafından değişik melodiler eşliğinde icra edilir. Erkeklerin hareketleri oldukça keskin ve coşkulu, kızlarınki ise ahenkli ve azametlidir. Bu dansta önde giden kişi, hızla dönen bir kızdır ve erkek onu takip etmeye çalışır. Arkadaşlarının alaycı, cesaretlendirici replikleri eşliğinde erkek kızı durdurmaya çalışır; önünü keser, yerinde kalır ve bu şekilde dans devam eder. Fakat kız genci peşinden götürür ve dansın biçimini kendisi belirler.

-Bir sonraki kuşağa Çerkes kültürünün aktarılması için bir çabanız var mıdır?
-Gelecek kuşaklar için herkes elinden geleni yapmalı diye düşünüyorum. Ben çocuklarımı kültürümüzden uzakta yetiştirmek zorunda kaldım. Kim bilir belki bir gün onlar benden daha şanslı olurlar.

-Seçme şansınız olsaydı yaşlılığınızı nerede/hangi ülkede yaşamak isterdiniz? Neden öyle düşünüyorsunuz?
-Şu an yaşadığım ülkeden memnunum. Ancak birkaç ülkede birden yaşamak güzel olurdu. Benim için bu ülkeler Kanada, Türkiye ve Kafkasya olurdu.

-Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
-Madem danstan bahsettim, bir de hatırımda kaldığı kadarıyla düğünlerden bahsedeyim. Bizde evlilik için yapılan düğünlerin yanı sıra, bayramlarda ya da misafir gelen birini onore etmek amacıyla ya da sadece eğlenmek için bile düğün yapılır. Bu düğünlere Ceug denir ve sadece gençler arasında yapılır. Delikanlılar ev ev dolaşarak genç kızları düzenlenen bu eğlenceye davet ederler. Bu düğünlerden sonra sonrada çoğunlukla Zexes dediğimiz toplantılar olur. Gençlerin kendi aralarında çeşitli sözlü oyunlar oynadığı bolca muhabbet ettiği, birbiriyle şakalaştığı çok eğlenceli toplantılardır bunlar. Ceug ya da Zexes bitiminde evlerinden alınan genç kızlar delikanlılar tarafından tekrar evlerine bırakılır.

-Düğün ve eğlence gelenekleri oldukça renkli. Umarım diğer röportajlarda başka ayrıntılar da anlatılır. Katılımınız için çok teşekkür ederim.
-Ben de çok teşekkür ederim.

21 Şubat 2021

Yazının Medya Günlüğü sitesindeki bağlantısı.

GERİ