GERİ

Brezilya Fönü ve “Marielle Burada”

Çok genç ve çok güzel bir Alman kadın tanıdım. Sapsarı ve iri kıyım bir afet. Huyu suyu, davranışları pamuk gibi, dünya tatlısı bir şey. Amerika’ya adını hatırlayamadığım Karaip adalarının birinden gelmiş. Ailesi Almanya’dan o adaya kendisi doğmadan önce göçmüş. Tatillerde Almanya’ya gidip geldikleri için hem Avrupa’nın hem de bu adanın kültürünü benimsemiş. İkisini de öz vatanı sayıyor. Şimdi de Amerikan dilini kültürünü özümsemeye çalışıyor. Evli, sapsarı şipşirin iki de çocuğu var.

Günlerden bir gün, saçların ne kadar güzel görünüyor bugün, ne yaptın sen, deme gafletinde bulundum. “Bu gün çok geç kaldığım için fön çekemedim” diye dertli dertli anlattı. Saçları aslında ilk kez o gün gördüğüm gibi kıvır kıvırmış. Ömrü fön çekip onları düzeltmekle geçiyormuş. Ama böyle muhteşem görünüyorlar, niye düzleştiriyorsun kii demem hiçbir işe yaramadı. Kıvırcık saçlarından nefret ediyordu…

Eski günlerden bir gün Paris’e gitmiştim. Dünyanın dört bir yanından sadece konuyla ilgili kişilerin katıldığı tıbbi bir toplantı için. Türkiye’den de pek çok hoca vardı ve benim de Paris’i ilk görüşümdü. Otelin fuayesinde sohbet ederken, oturumlar da çok sıkışık, o yüzden yarın sabah çok erken kalkıp yürüyüş yapacağım deyince ben, hocalardan biri de “ben de yürümeye bayılırım, beraber yürüyelim yarın sabah” dedi. Üstelik o daha önce Paris’e gelmiş, etrafı da biliyormuş. Çok sevindim. Odalarımıza çıkmadan önce resepsiyona uğrayıp uyandırma yazdırdık ki sızıp kalmayalım. (Şaşırmayın o zamanlar cep telefonları yoktu ki alarmını kuralım.) Hoca benim söylediğimden yarım saat öncesine yazdırdı kendi uyandırmasını. Şaşkın bakınca da açıkladı. Ben sabah saçlarımı yıkayıp kurutmadan dışarı çıkmam, dedi. Ben söylediğinin anlamını kavrayamadığım için, ama dönünce zaten mecburen duş alacağız, yürüyüş öncesi niye saçlarınızı yıkayacaksınız ki, diyerek akıl vermeye kalktım. “Benim saçlarım kıvırcıktır, o yüzden her sabah mutlaka yıkar düzleştiririm, 40 senelik kocam bile benim kıvırcık halimi görmemiştir, sana da gösterecek değilim” dedi. Ağzım açık kalakaldım…

Benim saçlarım da tersine mısır püskülü gibi dümdüzdür. Ayrıca öyle ince tellidir ki bir türlü şekle şemale girmez. O yüzden de gençliğimde sık sık perma yaptırırdım. Çakma kıvırcık halimle dolaşır, öylesini de daha çok beğenirdim. Herkes kendinde olmayana özeniyor, diye düşünsem de bu hallerimizle dalga geçmişliğim de çoktur. Örneğin esmer kadınlar saçlarını sapsarı yaptıklarında kör mü bunlar, ne kadar sakil durduğunu görmüyorlar mı der, dışımdan değilse de içimden “orta doğululuk böyle bir şey işte” diye dalga geçerdim. Sonra Skandinavya’da beyaza yakın sarışın olan yeni yetme kızların saçlarını kömür karasına boyadıklarını, üstelik dipten uzayan soluk renkli saçlar yüzünden ihtiyar kadınlar gibi göründüklerini gördükçe bunun bizim yöreye özgü olmadığını da nihayet anlamıştım. Hepimiz böyleyiz: Esmerler sarı olmak istiyor, sarılar esmer. Uzunlar kısalara özeniyor, kısalar uzunlara. Bu böyle sürüp gidiyor. Kıvırcıkların düz saç takıntısını da aynı kefeye koydum gitti. Meğerse konu bambaşkaymış. Bir kadın öldürülünce anladım asıl nedeni.

2018 yılının Mart ayının bir Çarşamba günü, zenci bir kadın Rio de Jenerio’da, bembeyaz şevrolesinden inerken kıpkırmızıya boyandı, kursun yağmuru ile. Dördü kafasından olmak üzere vücudundan çıkarılan 9 kurşunun hepsinin polise ait tabancalardan çıktığı anlaşıldı. Bu katliam, zenci ve kadın hakları savunucuları başta olmak üzere aktivistleri top yekûn harekete geçirdi.

Öldürülen Marielle Franco, “Hadi Bunu Yapalım” sloganını şiar edinmiş, zenci ve kadınlara yasaklanmış şeyleri yapmakta öncülük eden 39 yaşında bir eylemciydi. Zenci ve eylemci kelimelerine kasten yüklenmiş olan bütün olumsuz içerikleri bir yana savuran, çok güçlü bir kadın figürüydü. Son bir senedir Rio şehrinin 51 kişiden oluşan şehir konseyinin ilk ve tek zenci üyesiydi. Bu kadının etkileyici gücüyle baş edemeyenler, her zamanki gibi yok etmeyi seçmişti.

Öldürülüşü onun varlığını daha da büyüttü. Çünkü sadece Rio değil, sadece Brezilya da değil “Marielle burada” diyen slogan ve pankartlar bütün Güney Amerika’yı donattı. O sırada Kuzey Amerika’da yaşayan bana kadar ulaştığı gibi Avrupa’yı da sardı. Avrupa parlamentosunda adına saygı duruşunda bile bulunuldu. O zaman öğrendim bu kadının zenciler ve kadınlar için yapıp ettiklerini. Aynı zamanda kıvırcık saçların da simgesi olduğunu. Onun kıvır kıvır saçlarıyla ortalıkta dolaşması ve bunu dile getirmesi sayesinde bazı kadınların da cesaretlenip saçlarını düzleştirmeye çalışmaktan vaz geçtiklerini…

Kıvırcık saçları uzun süreli düz tutabilmek için uygulanan kimyasal işlemlerle oluşan ve Brezilya fönü adıyla dünya kuaförlerinin başına bela olan modanın kökenindeki ırkçılığı da ancak o zaman anladım.

Marielle Franco öldürüldüğünde öğrendim ki kıvırcık saçlı olmak zenci olmak demekmiş. O zaman öğrendim ki saçların sarı bile olsa eğer kıvırcıksan ayrımcılığa uğrarsın hatta aşağılanırsın. O zaman anladım sadece Amerika’da değil, Avrupa’da, hatta Türkiye’de bile ailelerine bir şekilde zenci kanı karışanların kıvırcıklıklarını gizleyerek kendilerini bu köken ilişkisinden arındırmaya çalıştıklarını…

Dünyalar güzeli bir Alman kadının muhteşem sarı saçlarının kıvırcıklığında karaya vuran ırkçılık dalgasının kökeni demek ki okyanuslar kadar genişmiş.

Yazık ki ne yazık…

Ölüm yıldönümünde Marielle Fronco’a saygıyla: “Marielle burada” değil “Marielle her yerde”

17 Mart 2021

Yazının Medya Facebook'taki bağlantısı.

GERİ