GERİ

Üç kuruşluk adam

Kuruşun adını bile unutmuşken neler çağrıştırıyor ve ne büyük bir hakaret içeriyor bu deyim değil mi? Niye kuruş 1, 2 ya da 4 değil de 3 diye düşündüm, bilemedim.

Sanırım Amerikanlaşıyorum çünkü “30 sent (cent-kuruş) gibi hissetmek” deyimini biliyorum. 30 sent gibi hissetmek, kendini değersiz, yok olmuş gibi, berbat bir halde hissetmek anlamına geliyor. Amerikan kuruşları benim bildiğim bir, beş, 10 ve 25 cent. 30 kuruş hiç var olmamış yani. Sanırım o nedenle dipte hissetmenin ifadesi oluvermiş. Tersine bir deyim de var: Milyon dolar gibi hissetmek/milyon dolar gibi görünmek. Bu da kendini çok iyi, havalı, çekici, yetenekli, harikulade hissetmek anlamına geliyor. Amerika’da her şey para terazisine vurulduğu için kişinin kendisine ilişkin değerlendirmesinin bile parayla yapılması şaşırtıcı değil.

Biz Amerikalılara benzemeyiz. Biz başkayız. Bizim "3 kuruşluk insan", "3 kuruşluk adam", "3 kuruşluk herif" diye tanımlar yapmamız bambaşka türden bir yaklaşım. Biz kendimizi değil ötekini parayla tartıyoruz çünkü. Sanırım biz hep ötekini tartıyoruz zaten. Kendimizi teraziye vurduğumuz zamanlar da var elbette ama o bile ötekinin gözünden. "El âlem ne der", "beriki bana hangi gözle bakar" gibi dışımızdakilerin bize bakışına kısıtlı kendi özümüzü değerlendirmelerimiz. Alışkanlığımız “el âleme rezil olmayalım” kapsamında. "Aman rezil olmayalım" derken hep rezil oluşumuz da o sebepten.

O yüzden değil mi binlerce kişilik toplukların karşısında dün söylediğinin bugün tam tersini söyleyen bir adam 30 kuruş gibi değil milyon dolarmış gibi hissediyor kendisini. O yüzden değil mi milyon dolarları telaffuz ederken ebelenen bir adam televizyon ekranında “yok öyle bir şey” diyebiliyor. İşin özü önemli değil, maksat görüntü kurtulsun. Ancak dil ne derse desin vücut başka bir dilden konuşuyor: Ben rezilim ama rezilliğimi saklamayı hüner biliyorum, diyor.

Beden dili öğretsen de öğrenmiyor, çocuktan al haberi gibi kişiliğin neyse onu ele veriyor. Markasına tomarla dolar sayılan rengarenk kaşkolle de poz versen, yakasını kasten iliklemediğin soluk gömlekle de görünsen bir şey değişmiyor. Yoluk kıllarla parlatılmış suratlar, içerinin karanlığını aydınlatamıyor. Havalara girip kendini milyon dolar gibi hissetmen eninde sonunda 30 sent gibi hissetmeni de engelleyemiyor. 3 kuruşluk herifsen hep 3 kuruşluk kalıyorsun, zarf mazrufu değiştirmiyor.

Ünlü bir düşünür “Bazılarının boyu oturduğu koltuk yüzünden uzun görünür, siz bir de onları altlarındaki koltuk çekildiğinde görün" der. İster yüksek koltuk, ister kalın cüzdan, ister sırtını dayadığın ayı dayı olsun fark etmez. İnsanın değeri karakteridir. Kimileri sahiden beş para etmiyor.

Öyle bir hırsızlık çağında yaşıyoruz ki elinin erdiği her yerden kim avcuna ne sığdırabiliyorsa o kadar çalıyor. Henüz çalmamış olanlar da fırsatını kolluyor. "Bana ilişmeyen hırsız bin yıl yaşasın" demekle milyonlarca dolar için fırıldak olmak da nihayetinde aynı şey.

O yüzden "el âleme rezil olduk" demek de, ona buna karaktersiz demek de özümüzü temizlemiyor. Kendi ciğerlerimizi söküp çamaşır suyuna batırmanın zamanı geldi de geçiyor…

27 Haziran 2021

Yazının medya günlüğü sitesindeki bağlantısı.

GERİ