Daha önce de yazdım, benim ömrümün dilemmasını “genişlemek mi yoksa derinleşmek mi lazım” sorusu oluşturmuştur. Bazen ona bazen diğerine ikna olduğum ve o kapsamda çabaladığım ömrüm süresince iki ucun birinden öbürüne defalarca savruldum. Çocukluğumda her şeyi öğrenmeliyim diye düşünür bilgiye oburca saldırırken konu ayırmazdım. Böylece o kadar genişlemiştim ki sonunda genişlemenin sığlaşmak olduğunu fark ediverdim. Gençlik yıllarımın başlangıcı, diğer her şeyi bir yana bırakıp belli konularda derinleşmek gerektiğine ulaşma demlerimdir. Sonrasında, ilgisiz bulduğum her şeye kapımı kapatıp hep aynı konularda eşinirken bazı alanlarda uzmanlaştım ama derine inmenin kör kuyuya inmek gibi olduğunu, bu sefer de ufkumun çok daraldığını anladım. Sonrası sil baştan. Sonunda yaşımın da kemale ermesiyleydi sanırım, bunun yumurta-tavuk meselesi olduğunu, biri ya da diğerinin doğru olmadığını, hem hiçbir bilgiye kapımı kapamamam hem de özel ilgi alanlarımda uzmanlaşmam gerektiğine karar verdim. Orta yolu bulmak insanın kulağına hoş geliyor, yapması kolaymış gibi. Oysa hiç değil. Sadece lafta iyi. Bırakın bir kaç konuyu, sadece bir konuda uzman olmak isteseniz bile ona harcayacağınız enerji, emek ve zaman diğerlerine olanak bırakmıyor. Hem derinleşmek hem de genişlemek benim gibi hiperaktif biri için bile olası değil. Ben böyle iki uç arasında savrulurken son dönemece Florida da girdim. Gerçi hep bahçeli evlerde yaşamıştım ama emekliliğimde bahçeli bir evim olunca, ömrümde ilk kez toprağı ellemeye başladım. Dilemmamın yanıtını da toprakta buldum. Toprak dediğime bakmayın, Florida’nın bütününde hiç toprak yok. Her yer kumla kaplı. Öncesinde ben de inanamadım ama gerçekten sadece kum. Ancak plaj kumu gibi çıplak değil, üzerinde ağaç da var çimen de çiçek de. Daha önce gerçek çöllerde gezmişliğim de var. Çöl bitkisi diye bir şeyleri de az çok görmüştüm. Ancak burası farklı. Çünkü burada hem çöl gibi kum var, hem de orman gibi su var. Su ve kum bir araya gelince de karşıdan baksanız has toprak sanacağınız yeşil bereketi var. Benim bahçem de bu bütünün doğal bir parçası.
Florida’da göl nehir kaynak yağmur aklınıza su için ne geliyorsa hepsi bol ama güneş de bol. Kum ise toprak gibi bir şey değil; bir gün yağmasın, gevşekliğinden suyu tutamadığı için kupkuru oluyor. Bu iklimde yüzeyel kök salan bitkiler de, çimenler dâhil, bir günde kuruyuveriyor. Bu güzel ise, derinden su çeken bitkilere dadanarak onları sömürüyor. Her şey kururken o güzelleşiyor. Ne zaman bahçeye yeni bir çiçek eksem yanı başında bitiveren tek bir yaprakla o bitkinin de ecelini yazdığını kanıtlıyor. Kökleri öyle yaygın ki yaprağını yolmakla da baş olmuyor. Şimdi iyice anladım ki, derine kök salmadan genişlemeye uğraşmak aslında yaşamla çok da bağdaşmıyor. Tıpkı çimler gibi sığlaşırsan çabucak kuruyorsun. Derinleşmek iyi bir çözüm ama fırsatçılar da beleşin yolunu keşfetmekte uzman. En derine ineni en beleşçiler sömürüyor. Ne yapalım, doğa öyle diyorsa hayatın kuralı da bu demektir. Bunu öğrenmem için de Florida toprağını kazımam lazımmış. Tevekkeli birileri Astronomik keşifler yapacağım diye ömrünü tüketirken, ötekiler “Astrolojiye göre durumunuz şudur” diyerek paraya para demiyor. Birileri Kuantum fiziğinin keşiflerine kafa patlatırken, berikiler “Kuantoloji diyor kiii” diyerek malı götürüyor. Demek ki dünyanın düzeni de böyle; birileri hep emek veriyor, birileri de o emeği çalıp çırpıp çevresine çalım atmakta kullanıyor. Bana da öldürdüğü güzelim çiçeklerime ağıt yakarken, uyanık güzelin bembeyaz inci köklerine ve yemyeşil yaprağına bakıp oportünizmi kutlamak kalıyor. Tıpkı yıllar önce evime girip neyim var neyim yoksa çalan hırsızımı mahkemede kutladığım gibi. Dünyanın düzeni hırsız düzeni. Derinleşsen de genişlesen de emeğin hep hırsıza yem oluyor. Yazının Facebook'taki
bağlantısı. |